29 Aralık 2018 Cumartesi

SARIKAMIŞ FACİASI "Enver TURGUT" (13 ve 14. Dönem İzmir ve Kayseri Milletvekili)

SARIKAMIŞ FACİASI
Enver TURGUT 
13 ve 14. Dönem İzmir ve Kayseri Milletvekili
Gazeteci Emin ÇÖLAŞAN'ın 25 Aralık 2018 tarihli Sözcü gazetesindeki köşesinde yazdığı 'Sarıkamış Faciası' başlıklı yazısını okudum.Okuduklarım beni 1934 yılında henüz 8 yaşında iken en büyük amcam Mustafa Turgut'tan dinlediklerime götürdü.
Büyük amcam, Diyarbakır Kulp ilçesinde 1218 kişinin Sarıkamış Savaşına iştirak ettiğini, ancak bu savaştan iki kişinin sağ olarak döndüğünü ifade etmiştir. Bu sağ dönenlerden birisinin kendisi diğerinin de Kulp ilçesi Yeşilköy'den Mehmet adında birisi olduğunu söylerdi.
Yara almadan dönen iki arkadaşın, zaman zaman bir araya gelerek savaşın başından sonuna kadar çektikleri sıkıntıları ve karşılaştıkları olayları anlatırken tüylerimiz diken diken olurdu...
Bu arada Sarıkamış savaşında diğer Mehmet ve Ahmet adındaki amcalarım da şehit düşmüştür.
Bu savaşın sonucunda 90 bin asker açlıktan, susuzluktan çeşitli hastalıklardan ve dondurucu soğuklardan telef olmuşlardır.
Ailemizden üç kişi bu savaşa katılmış, ancak Mustafa amcam sağ olarak dönebilmiştir,
O günlerin çekilen acılarını ve sıkıntılarını bugün anlatmakta zorluklar çekiyoruz. Ateş düştüğü yeri yakar...
Ben dedem Hacı İsmail'i göremedim.
Ancak aile büyüklerimin anlattıklarına göre; Mustafa Kemal Diyarbakır 7.Kolordu Komutanı iken, 1917 yılında Diyarbakır'dan Muş'a giderken benimde doğduğum Kulp ilçesinin Tiyakız köyünde mola verirler...
Köyümüzde 3 gün süreyle konaklarlar. Köyde karargah kurarlar.
Bu sırada köyün ileri geleni olan dedem Hacı İsmail, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına hoş geldin ziyaretinde bulunur.
Ziyaret sırasında dedem, Mustafa Kemal'e "Paşam köyde kaldığınız sürece sizi ve maiyetinizi ağırlamak isteriz " der.
Mustafa Kemal bu söz üzerine dedemi şöyle bir süzer... der ki; bizi ağırlayabilecek gücünüz var mı ki, bize bu teklifi yapıyorsunuz...
Buna mukabil, dedem İsmail" Allah ne verdiyse size ikram etmek isteriz" der...
Mustafa Kemal teşekkür ediyor ve ikramı kabul etmiyor...
Dedem bu teklifin kabul edilmemesine çok üzülüyor.
Eve geldiğinde konuyu eşiyle paylaşıyor. Eşi olan babaannem dedeme; Mustafa Kemal'e beni götür, ben ikna ederim diyor.
Bunun üzerine, babaannem ve dedem birlikte Mustafa Kemal'e tekrar gidiyorlar...
Babaannem huzurda söz alarak Mustafa Kemal'e hitaben; biz hanedan bir aileyiz, bizim ikramımızı kabul etmezseniz bundan çok büyük üzüntü duyarız ve köy halkı nezdinde itibarımız düşer diyor...
Bu sözler üzerine Mustafa Kemal babaannemi kırmamak için, teklifi kabul ediyor. Devamında fazla olmasın 20 kişilik olsun diyor.
Babaannem eve dönerek, eski adıyla lenger denilen tepsi ile 3 lenger tavuklu bademli, tereyağlı bulgur pilavı yapıp gönderiyor.
Dedem yapılan yemeğe itimat edilsin kabilinden önce kendisi tahta kaşıkla yemeğe başlamak ister.
Bu arada Mustafa Kemal dedemin elinden kaşığı alıyor ve bu hareketle dedemin ne düşündüğünü fark etmiş olacak ki; "dedeme bizim bu ülkede yaşayan, herkese itimadımız tamdır, tereddüt etmenize gerek yoktur" diyor.
Pilavın lezzetini almış olacaklar ki, ertesi gün yine dedemi çağırıyor, memnuniyetini ifade ettikten sonra tekrar bu pilavdan bize ikram eder misiniz diyor...
Bunun üzerine dedem memnuniyetle paşam diyor...
Eve dönerek bu sefer aynı pilavdan 4 lenger daha yapıyorlar ve takdim ediyorlar.
Mustafa Kemal ve maiyeti 3. gün köyden ayrılırken; dedeme hitaben," bir gün bana ihtiyacınız olursa bildirebilirsiniz" demiş.
Aradan yıllar geçip Cumhuriyet kurulduktan sonra, Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı oluyor. Köylüler Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal'in, köylerine gelen "Mustafa Kemal" olup olmadığı hususunda tereddüde düşüyorlar. Bunun üzerine dedem Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal'e bir mektup yazıyor.
Mektubunda; "Diyarbakır'dan Muş'a giderken, maiyetinizle birlikte Kulp ilçesinin Tiyakız (o zamanki ismi) köyüne uğrayıp ve bizimde size ikramlarımız sonucunda, köyden ayrılırken bize hitaben "bir isteğiniz ve ihtiyacınız olur ise, bana bildiriniz" demiştiniz. Eğer Cumhurbaşkanı olmadan evvel bizim köye uğrayan Mustafa Kemal iseniz, bizim isteğimiz köyümüze bir oku! açılmasıdır" diyor.
Bu mektuptan yaklaşık bir sene sonra, Mustafa Kemal Diyarbakır Valisine talimat vererek Tiyakız köyüne (şimdiki adı Narlıca) bir okul açılmasını emrediyor.
Diyarbakır Valisi de köye Siirtli Abdullah adında bir öğretmen görevlendiriyor. Okul için de köyün okula elverişli bir evi tahsis ediliyor. 
Öğretmen 1927 yılında bir yıl 40 öğrenciyi eğitiyor fakat ömrü kafi gelmiyor ve vefat ediyor. Böylece okulda kapanmış oluyor. Benîm doğum tarihimle okulun açılış tarihi aynı yıla denk geliyor.
Bir yıl süren ve daha sonra kapanan okulda okuyan öğrencilerden birisi de küçük amcam Halil Turgut'tur.
Amcam Halil Turgut, eğitimine devam etmek için dayısından yardım talebinde bulunuyor...
Amcam hem kendi imkanlarıyla, hem dayısının yardımıyla Diyarbakır'da eğitimine devam etmek istiyor, bu kez yaş engeli ortaya çıkıyor.
Bunun üzerine, Diyarbakır Belediye Başkanının müzaharetiyle, mahkemeden yaş küçültme kararı alıyorlar... Ve böylece amcam Halil Turgut ilkokula Diyarbakır'da başlamış oluyor. İlkokuldan sonra Elazığ'a bağlı Harput Öğretmen okuluna kayıt oluyor. Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra da, Ankara Gazi Terbiye Yüksek okulunun Matematik bölümünden mezun oluyor.
Bilahare, amcamın tayini Ankara Ortaokuluna yapılıyor. Daha sonra Ankara Atatürk Lisesinde Matematik Öğretmenliği ve Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyor.
Bu görevlerden sonra Diyarbakır Maarif Müdürlüğüne atanıyor. Buradan da bazı siyasi mülahazalarla Çorum'a yine Maarif Müdürü olarak atanıyor.
Aradan bir müddet geçtikten sonra, Müdürlükten istifa ederek Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesine Matematik öğretmeni olarak atanıyor.
1954 yılında Demokrat Parti'den Diyarbakır Milletvekili olarak seçiliyor ve görevi 1960 ihtilali ile sona eriyor.
Malum sebeplerle, amcamı Yassıada'ya gönderiyorlar. Orada 107 kişiyle beraber Amcam da idamla yargılanıyor. Yassıada da 4 yıl yatıyor ve yargılama sonucu 8 yıl takdiren ceza veriliyor...
İşte, görüleceği üzere; yıllar önce ailemizin bir ikramına karşı gösterilen vefanın sonucu; Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle açılan eğitim yuvasının feyziyle, amcam Halil Turgut bu ülkeye sayısız hizmetler vermiştir.
HALİL TURGUT
(Cennet Mekân Mustafa Kemal Atatürk'le başlayıp, Rahmetli Amcamın samimi ilgi, vefa ve yardımları çerçevesinde 1965-1975 yılları arasında bu köyde iki tane ilkokul, bir tane ortaokul açılmıştı. 11 öğretmen ile çok başarılı bir tedrisat (eğitim ve öğretim) yapılıyordu. Bu tedrisat yıllarca başarı ile sürdü. Pek çok öğrenci yetişti, Üniversite eğitimi gördü ve memleket hizmetinde çok önemli görevler aldılar. Ancak, yıllar sonra bu gün, bu köyde, ne yazık ki bütün okullar kapanmış!.. Okul yok, Öğretmen yok, mevcut öğrenciler ise bin bir sıkıntı, zahmet, ıstırap ve meşakkatle, adına "taşımalı" denilen çileli bir eğitim görüyorlar. Nereden nereye!..) 
Mustafa Kemal Atatürk'ün genel de ülkeye yaptığı hizmetlerden ayrı olarak Ailemizin geçmişinde ve geleceğinde yaptığı hizmetlerden dolayı, Atatürk'e medyun-u şükran borçluyuz. Yıllarca Atatürk hayranlığımız ailecek artarak devam etmiştir.
Gazeteci Emin Çölaşan'ın köşesinde dile getirdiği " Sarıkamış Faciası " yazısından esinlenerek kaleme aldığım bu yazıdan dolayı kendisine teşekkür ediyor, bu vesile ile Dedemin Ruhunu şadetmesinden dolayı da kendisine şükranlarımı sunuyorum.
Bütün Şehitlerimizin Ruhu Şadolsun.
Enver TURGUT 
13 ve 14. Dönem İzmir ve Kayseri Milletvekili

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder